GATT ve DTÖ
İngilizce adı “General Agreement on Tariffs and Trade” kelimelerinin baş harflerinin bir araya gelmesinden oluşan GATT, “Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması” anlamına gelmektedir.
GATT çoktaraflı bir anlaşma olup, 1947 yılında İsviçre’nin Cenevre şehrinde toplanan milletlerarası bir konferans sonucu 23 ülkenin imzasıyla oluşmuş ve anlaşmanın sonunda aynı isimle anılan bir teşkilat haline gelmiştir. 1 Ocak 1948’de de fiilen yürürlüğe girmiştir.
1947 yılından beri geçiçi statü ile çalışan GATT’ın yerine, Uruguay Müzakerelerinin sonucunda, Bretton Woods kurumlarının Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası ile birlikte üçüncü ayağını oluşturacak olan Dünya Ticaret Örgütü’nün kurulması gerçekleştirilmiştir. 1.1.1995 tarihinden itibaren GATT’ın yerine geçen DTÖ, GATT’tan daha kapsamlıdır.
Eski ismi ile GATT’ın, yeni ismi ile DTÖ’nün amacı, üye ülkelerin ticaret ve ekonomi alanındaki ilişkilerini geliştirmek, hayat standartlarını yükseltmek, tam istihdamı gerçekleştirmek, reel gelir ile gerçek talep hacmindeki istikrarlı artışı sağlamak, mal ve hizmet üretim ve ticaretini geliştirmek, aynı zamanda da dünya kaynaklarının sürdürülebilir kalkınma hedefine en uygun bir şekilde kullanımına imkan vermek ve gerek çevreyi korumak, gerekse farklı ekonomik düzeydeki ülkelerin ihtiyaç ve endişelerine cevap verecek şekilde mevcut kaynaklarını geliştirmektir.
Bu amacına ulaşabilmesi için, üye ülkelerin, mütekabiliyet ve karşılıklı menfeat esası üzerinden hareketle , uluslararası ticarette; ticareti daraltan “Her Türlü Engeli” ve “Farklı Muameleleri” kaldırmaları, öngörülmektedir. Ticareti daraltan her türlü engelin kaldırılmasından kasıt, ithalat ve ihracatta uygulanan her türlü vergi dışı engeli önce vergi (tarife)ye dönüştürmek ve daha sonra da bu tarifeleri kaldırmaktır. Uluslararası ticarette farklı muamelenin kaldırılması için iki önemli kural geliştirilmiştir. Birincisi, “En Çok Kayrılan Ülke” kuralıdır. Bu kurala göre, bir ülkeye sağlanan kolaylık ya da verilen taviz, ayırım yapılmadan bütün diğer üye ülkelere de aynen geçerli kılınmalıdır (Preferanslar, dampingli ve sübvansiyonlu mallara uygulanan mukabil tedbirler ile kurallara uygun gümrük birliği ve serbest ticaret bölgesi anlaşmaları bu kuralın istisnalarıdır). İkinci kural ise, “Milli Muamele” kuralıdır. Bundan maksat, yurt içinde uygulanan vergi ve muamelelerde yerli mal (hizmet) ve yabancı mal (hizmet) ayırımı yapılmaması ve hepsine eşit muamele yapılmasıdır. Netice olarak, ticaretteki bütün bu engellerin ve ayırımcılığın kaldırılması ile uluslararası ticarette serbestleşme (liberalleşme) sağlanacak ve böylece bütün ülkelerin yararına olarak ticaret hacmi de artmış olacaktır.
GATT‘ın oluşturulmasından bugüne kadar Round olarak adlandırılan sekiz adet çoktaraflı ticaret müzakereleri yapılmıştır. Bunlar sırasıyla şöyledir:
1 - 1947 yılında Cenevre (İsviçre)’de,
2- 1949 yılında Annecy (Fransa)’da,
3- 1951 yılında Torquay (İngiltere)’de,
4- 1956 yılında Cenevre (İsviçre)’de,
5- 1960 - 61 yıllarında Cenevre (İsviçre)’de “Dillion Round”,
6- 1964 - 67 yıllarında Cenevre (İsviçre)’de “Kennedy Round”,
7- 1973 - 79 yıllarında Cenevre (İsviçre)’de “Tokyo Round”,
1986 - 1993 yıllarında Punta del Este (Uruguay)’da “Uruguay Round”.
1951 yılında İngiltere - Troquay’da yapılan müzakerelerde, bir çok ülke ile beraber Türkiye’nin de GATT’a katılması görüşülmüştür. Türkiye anlaşmayı 1953 yılında imzalamıştır.
Uruguay Müzakereleri’ne kadar ilk 7 round(tur)da, sadece imalat sanayii ürünleri müzakere konusu edilerek tarife indirimleri sağlanmıştır. Nitekim GATT, 1940’ lı yıllardan bu tarafa imalat sanayiinde özellikle Gelişmiş Ülkeler (GÜ) de yüzde 40 civarında olan tarifeleri yüzde 6’lar civarına indirmeyi başarmıştır.
1.1.1995’den itibaren, eski GATT “GATT 1947”, yeni GATT ise “GATT 1994” olarak adlandırılmaktadır. GATT 94 daha kapsamlı olup GATT 47’yi de kapsamaktadır. GATT 94 ise DTÖ içinde yer almaktadır. DTÖ’nün üye sayısı 13 Aralık 1996 itibariyle 128’e ulaşmıştır. Türkiye’nin DTÖ üyeliğinin yürürlüğe giriş tarihi 26 Mart 1995’dir.
DTÖ KAPSAMI ve GATT’tan FARKI
DTÖ oldukça kapsamlı olup ayrıca yeni hükümler de içermektedir. Nitekim GATT 47 kapsamında olmayan Tarım Ürünleri, Hizmetler, Fikri Mülkiyet Hakları, Ticaretle İlgili Yatırım Tedbirleri ve Ticaret Politikalarını Gözden Geçirme Mekanizması DTÖ kapsamına alınmıştır. Keza daha önce anlaşma kapsamında olmayan ve Tokyo Round sonunda kabul edilen ve uyulması ihtiyari olan Sübvansiyonlar ve Telafi Edici Vergiler (tedbirler), Ticarette Teknik Engeller, İthal Lisansları Prosedürü, Devlet Alımları, Gümrük Değerleme ve Anti - Damping kodları (anlaşmaları) DTÖ kapsamına dahil edilmiş ve aynı zamanda uyma zorunluluğu getirilmiştir. DTÖ Anlaşması tekstil ile ilgili yeni düzenlemeler getirmekte ve Tekstil Ticaret Anlaşması (MFA), en geç 1 Ocak 2005 yılında yürürlükten kalkmaktadır. Tekstil Ticaret Anlaşmasının yürürlükten kalkması ile birlikte tekstil ticareti DTÖ Anlaşmasının kapsamına girecek ve Anlaşmanın kurallarına tabi olacaktır. Daha önce GATT 47 kapsamında olmakla birlikte etkisiz kalan Anlaşmazlıkların Çözümü Mekanizması, Anlaşma (Nihai Senet) kapsamında yer alan konulardaki anlaşmazlıkların çözümü ile ilgilenecek bir “Anlaşmazlıkların Halli Organı” (Dispute Settlement Body-DSB-) ve “Temyiz Kurumu” oluşturularak, kuvvetlendirilmiştir.
Aynı şekilde tarife dışı engellerin tarifeye çevrilmesi de DTÖ kapsamındadır. DTÖ anlaşması ile, öncekilerden farklı olarak, sübvansiyonlar (mali yardımlar) a bir tanım getirilmiş ve ayrıca “Özel” Sübvansiyon (“Specific” Subsidy) kavramı ortaya konulmuştur. Buna göre eğer bir subvansiyon, sadece bir firmaya, bir sanayie veya bir firma veya sanayi grubuna uygulanıyorsa bu tür sübvansiyonlara “özel” sübvansiyon denilmektedir. Anlaşma sübvansiyonları üç kategori altında toplamaktadır. Bunlar; “Yasaklanmış”(Prohibited) Sübvansiyonlar, “Dava Edilebilir” (Actionable) Sübvansiyonlar ve “Dava Konusu Edilemeyen” (Non- actionable) Sübvansiyonlar’dır. Esasen Anlaşmaya göre hiç bir üye ülkenin sübvansiyonlar yoluyla diğer üye ülkenin menfaatine zarar vermemesi gerekmektedir.
Sübvansiyonların, hukuken veya fiilen “ihracat performansına” veya “yerli girdi (malı) kullanımı” şartına bağlanması, yasaklanmış sübvansiyonları oluşturmaktadır. Bir üye ülkenin uyguladığı sübvansiyonlar başka bir üye ülkenin menfaatlerini ters yönde etkiliyorsa veya yerli sanayie zarar veriyorsa veya haksız yere “ciddi bir zarar verme” söz konusu ise, bu tür sübvansiyonlar dava edilebilir (karşı tedbir alınabilir) sübvansiyonlardır. Bir ürüne verilen sübvansiyonlar toplamı, o ürün değerinin yüzde 5’ini geçiyorsa “ciddi zarara uğrama”nın mevcut olduğu kabul edilmektedir. “Yeşil Işık Sübvansiyonu” olarak da ifade edilen geri kalmış bölgelere yapılan yardımlar, araştırma-geliştirme ve çevre koruma amaçlı sübvansiyonlar, dava konusu edilemeyen (karşı tedbir almayı gerektirmeyen) sübvansiyonlardır.
DTÖ Anlaşması, dört ek ve eklerin alt başlıklarından meydana gelmektedir. Ek 1, Mal ve Hizmet Ticareti ile Fikri Mülkiyet Hakları ve Sahte Mallar Ticareti hakkındadır. Ek 2, Anlaşmazlıkların Hallinin Usul ve Kuralları’nı kapsamaktadır. Ek 3, Ticaret Politikalarını Gözden Geçirme Mekanizması’na dairdir. Ek 4; Sivil Uçaklar Ticareti Anlaşması, Devlet Alımları Anlaşması, Uluslararası Süt Ürünleri Düzenlemesi ve Sığır Etine Dair Düzenlemeleri kapsamaktadır. Anlaşmayı imzalayan ülke otomatik olarak ek 1, 2 ve 3’ü de imzalamış olmaktadır. Ek 4’ü ise, isteyen ülkenin ayrıca imzalaması gerekmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder